2 Eylül 2013 Pazartesi

Hayat = Kıçı Kırık Tahterevalli

Eğer bir amaç için yola çıkıyorsanız, o en acımasız düşman içinize girmiş, sizi içten içe kemiriyor demektir:Ümit.

Bu "ümit" denen şey, siz "karanlık bir yer"deyken başlıyor. İşte o karanlık yerde, aniden içinizde bir düşünce, bir his beliriyor ve siz, nedenli veya nedensiz, uzaklarda sizi bekleyen aydınlık bir yer olduğuna inanmaya başlıyorsunuz. Oraya bir ulaşabilirseniz, her şey çok güzel olacak, mutlu olacaksınız . İşte böylece yürümeye başlıyorsunuz. Yürüyorsunuz, yürüyorsunuz, ama karanlıklar dağılmıyor.  Yürüyorsunuz, yürüyorsunuz, değişen bir şey yok, durmadan karanlığa çarpıyorsunuz.

 Yaşam tahterevalliye binmek gibi. Bir ucunda ümit, diğer ucunda hayal kırıklığı. Ümit ne zaman en yükseğe çıksa, aynı hızla hayal kırıklığını yukarı fırlatmaya başlıyor. Ne kadar hızlı yükselmişseniz, o kadar hızlı düşüyorsunuz. Bir ümit, bir hayal kırıklığı, bir ümit, bir hayat kırıklığı, bir ü it, bir hayal kırıklığı ve oyun böylece sürüp gidiyor. Ama sürüp giderken, sürekli kıç üstü yere oturan siz oluyorsunuz.

Tahterevalliye binmekten hoşlananlar buyursunlar binmeye devam etsinler, ben iniyorum....

Fazla ümit kalbe zararr.. !!!

Juliet'in Aşk'ı...

Bazı kelimeler vardır ki bazen istem dışı kullanılır ve anlamına hiç dikkat etmeyiz. "ya" ve "olsaydı" gibi sözcükler bizi geçmişimizdeki anılarımıza bağlar ve bir anlam kazanırlar. Ya olsaydı !

Ya olsaydı !

Ya olsaydı !

Sizin hikayenizin sonu nasıl bitti bilemiyorum ama eğer bunu kalbinizde hissettiyseniz işte bu gerçek aşk demektir. Eğer bu geçmişte gerçekse neden şimdi de gerçek olmasın. Kalbinizin sesini duyabilmeniz için ihtiyacınız olan tek şey cesaret. Juliet'in aşkı gibi bir aşk nasıldır bilmiyorum. Belki de insanı sevdiklerinden ayıran, okyanusları aştıran tutku benzeri bir aşktı bu ama eğer böyle bir aşk yaşasaydım bu aşkı kabullenecek cesaretim olduğuna inanmak isterdim. Ve siz bunu yaşamadıysanız umarım bir gün yaşarsınız.

İkinci Bir Petey Greene

Nasıl Bir İnsan Kitleleri Peşinden Sürükler?

Aslında bu konu için herkesin farklı görüşleri illaki vardır. Dünya tarihine adını yazdırmış birçok lider vardır kitleleri peşinden sürükleyen.

Dün gece izlediğim bir filmde gördüm.... Petey Greene. Eminim daha önce adını duyan olmamıştır. Don Cheadle'ın başrol oyuncusu ve kendisini canlandırdığı "Talk to me" adlı (Konuş Benimle) filmde anlatılıyor Petey Greene.

Tam olarak hayatını aktaramam ama Greene Dr. Martin Luther King'n varisi diyebiliriz. Kendisinin sabıkalı olduğu ve bu yüzden hor görüldüğü doğrudur. kendisi siyahi bir vatandaş olduğu da ayrı bir sorundu.

Petey Greene yakın arkadaşı ve menajeri olan  Dewey Hughes sayesinde AM radio Wol'e radyo programcısı olarak çalıştı ve "Rapping With Petey Greene" adlı talk show''da onun gibi "zenci" adı altıdnaki insanlara sesleniyor.

Petey bu işi yaparken Martin Luther King suikasta kurban gidiyor. O günün Amerika'sı tam anlamıyla savaş alanına dönmüştü. Siyahi vatandaşlar gördüğü tüm beyaz insanları sopalarla taşlarla darp ediyordu. Radyodan  çıkan Petey meydanın halini görünce tekrar radyoya gider ve dinleyicilerine seslendi. Ve tüm Amerika Petey'i, Martin'in varisi olarak gördü. 

Petey Greene Amerika'da Büyük bir katliamı önledi. Daha sonrasında yaptığı radyo şovlarıyla büyük beğeni topladı ve popüler oldu. Filmde belirttiği gibi Petey Greene  zaman "Doğruları Söylerdi"

Güzel filmdi. Sabıkası bulunan hele bir de siyahi birisinin bu kadar sevilmesi, popüler olması, halk tarafından el üstünde tutulması zor. Petey bunu sadece haklarını arayarak başardı. Yaptığı o cesaret dolu konuşmalar sade siyahi vatandaşlara değil tüm ezilenlere umut, cesaret, özgüven verdi. Dünyadan bir Petey Greene geçti neden ikincisi geçmesin ki?