7 Aralık 2014 Pazar

Kırmızı(Beyaz) Gül

Herkes kırmızı gülü aşkı temsil ettiğini savunur. Aslında bu büyük bir yanılmadır. Gelin şöyle bir hikayeye birlikte göz atalım. 

Şimdi okuyacağınız hikaye imkansız aşkın ürünüdür. Oyuncuları ise bülbül ve beyaz güldür. Bülbül beyaz güle aşıktır. Ama bu aşk platoniktir. Bülbül öyle olmasına rağmen asla vazgeçmez. Ona hep yakın olmak için etrafında pervane olur. Onun kokusunu çekmeden bir saniye bile duramaz. Eeee haliyle gülün dikeni vardır. Bülbül her beyaz güle yaklaşacağı zaman dikenleri görmezden gelir ve her yanaştığında dikenlerden dolayı yaralanır. Ama vazgeçmez aşkından. Bir zaman sonra bülbül gülün etrafında dolaştığından yaralarından akan kan beyaz gülün yapraklarına akar. Sonra beyaz gül bülbülün kanıyla kıpkırmızı olur. Bülbül ise kan kaybından dolayı hayatını kaybeder ve gülün dibine kendini usülce bırakır ve her zaman beyaz gülün yanında olacağından huzurlu bir şekilde gözlerini kapatır.

Bilinenin aksine durum budur. Zarar gördüğü halde platonik bir aşık, her şeyden habersiz bir sevgili var ortada.

2 Kasım 2014 Pazar

Bazı Sonsuzlar Başka Sonsuzlardan Büyüktür

   Anlamsız gibi gelen anlar yine... Neyin nesi belirsiz umutlar,boş hayaller. Kaçınılmaz son: kararsızlık. İşte yine en başa dönüyoruz. Hani şu her şeyin belirsiz olduğu anlara. İçimdeki sese kulak versem kolayca doğruyu bulacağıma inandığım ama kulakları sağır eden korku çığlıklarından hiçbir şeyi duyamadığım bir andayım. Yalnızca bekliyorum, adım atmaktan değil düşmekten korkuyorum.
   İnsanın en iyi ilacının yazmak olduğuna inananlardanım. Yazmak insanın kendini en çok duyabildiği andır sonuçta. Peki ben ne duyuyorum? İçimde bir şeyler haykırıyor bana doğruyu göstermek için. Oysa tek yaptığım duymamaya çalışmak. Adımlarımın bunca düzen tutmazlığı yıpratıyor beni. Ne yapsam çaresiz sanki. 
   Aslında, gayet iyi biliyorum yapmam gerekeni. İtiraflar neden bu kadar zor? Beklenen hep en beklenmedik anda geliyor. Sanırım en büyük sorun bu. Beklenmeyen olaylar heyecandan çok pişmanlık veriyor insana. Yine de olumsuzlukları fırsata çevirebilir miyim? Ansızın kazandığım zafere üzülmek yerine sevinip yine de o zaferle yaşamayı reddedebilir miyim? Çok da zor olmasa gerek.
   Dönüp baktığımda geçmişe gördüğüm tek şey hayal kırıklığı olmaktan çıktı. Yaptığım hataları öylesine kabullendim ki artık pişman değilim. Onları doğruya çeviremem elbette ama yeni doğrularla hatalarımın etkisini azaltabilirim. Yeni umutlar risk demek. Bunu çok iyi biliyorum. Ama, umut beslediğim şey benim elimdeyse değil. Çünkü umutları zafere çevirebilecek olan yine benim. 
   Tüm bunları biliyorum bilmesine ama iş gerçekleştirmeye gelince takılıp kalıyorum işte. Yapabildiğim yegane şey beklemek. Ben de en çok bunun bilincinde olarak bekliyorum. Yalnızca, diğer tüm korkaklar gibi ben de zamana sığınıyorum...

31 Mart 2014 Pazartesi

İnsan Kırmacıkları

          Hayat yorucu gelir bazen. Özellikle bana. Çok stresli bir yaşam sürdürmekteyim son 4-5 yıldır. Zorluklarla(kimilerine göre kolay) mücadele ettim. Yanımda destek çıkanlar oldu, ayağımı kaydırmak isteyenler oldu, tam zorluğu yendim derken başkaları tarafından yolumun tam ortasına konan başka bir zorluk oldu... Bunlara rağmen hedeflerimin çoğu kısmına ulaşmayı başardım. Ulaşamadıklarım da var tabi.
           İnsan yanında destekçi ister. İnsanın doğasında olan bir şey bu. Birisinin ona yardım etmesini, sıkıntılarını dinlemesi, zor bir anında imdadına koşması vs. Seninle olan yok mudur ? İllaki vardır. Tabi bunun yanında tuzu, biberi eksik olur mu hiç ? Söyleyeyim: " OLMAZ". Seni çekemezler, kıskanırlar, sahip olduklarında gözleri vardır, senden daha ileride olmak isterler. Bazıları buna rekabet diyor. Rekabet böyle mi olur ? Onlar gerçek rekabet görmemişler bence. Senin hep bir zayıf noktanı bulmak isterler, yardıma muhtaç olduğun anı kollar ve yardım ettiklerini sanırsın. Oysaki seni içten fetheder. 
            Kimseye güvenmemek gerekir. Tabi kendisini kardeşin, ailen gibi tanıdıkların hariç. "Kardeşim" kelimesi ağızlara salata olmuş durumda. Yahu birisine kardeşim demek kolay mı ? Dedin de ne oldu ? Seni zor zamanında yalnız bırakmadı mı? 
            Dedim ya kıskanırlar diye. Evet o kadar kıskanırlar ki arkandan asılsız iftiralar kol gezer. Onları duyunca sen bile şüphe edebilirsin kendinden. Kalabalık sana farklı gözle bakar. İnsanların zihnindeki düşünceleri merak edersin, bu senin içini aç bir fare gibi kemirir. 
            Seni oltaya getirebilecek sayısız insan olacağına yanında, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar olsa kafi. Millete o kadar çok koymuşsun ki yaptığın davranışlarla, kazandığın başarılarla ufacık bir zor anını bekleyip sana son darbeyi vurmayı bekler. Ve sen bu kişilere kardeşim diyeceksin. Bu kadar kolay olamaz. Sen iyi niyetinle onlara iyi davrandıkça seni daha fazla ezmeye çalışacaklardır. Yılanın kafasını küçükken ezeceksin ki o uzun sivri dili sana zarar vermemeli.
           Geldik yardıma muhtaç olduğun zamana. Yardım istersin. Kardeşim dediğin insan kırmalarına. Ne olur peki ? Senin çaresizliğinden zevk alırlar, "ben nasıl zarar verebilirim diye" düşünürler, zevk alırlar, hoşuna gider senin durumun. Başta onlara iyi davranmakla sen hata yaptın Ademoğlu.
           Zorluk nedir ki ? Belki üstesinden geleceksin, belki de gelemeyeceksin. Aslında zorluk yaşaman iyi bir şey. Etrafındakileri iyi tanımana sebep olur. Seçici davranmalısın burada. Yoksa dönüp dolaşır her zamanki başlangıç çizgisine geri dönersin.
           Ey insan kırmaları.. Teker teker gelmeyin. Sürünü topla da gel. Açlıktan salyaları akan, kuduz dişli sürünü topla da gel..Bi bitemediniz ki zaten. Suç belediyede sizin gibi köpekleri(köpeklerden özür dilemek istiyorum onlarla bunları aynı teraziye koyduğum için) kısırlaştırmadığı için.
          Tamam şimdi siz gidin büyükleriniz gelsin hadi bakalım. İyi havlamalar.

 
                                                                    [Kuleli'linin Kuleli'den başka dostu yoktur!]